27 Mart 2012

Yağmurlar Altında

     Hep ayrılık şarkılarını sevdi kadın. Ama o dakikalarda bir mutluluk şarkısı daha uygun olurdu. Çünkü yağan yağmura aldırmadan, yoldan sıçrayan sularla beraber kaldırımda yürüyordu. Nasıl bu kadar pervasız olabilirdi ki. Mutlu mu? Hayır tam olarak değil ama biraz pervasız işte.
     Gece 04:00 civarları
     - Şimdi bir zevk melodisi lazım bize.
     - Sigara değil miydi o?
     - Bazıları şarkıları sigaralardan daha çok sever.
     Parmaklarında içmeyi unuttuğu sigaraların kokusu duran, omuzları geniş, yolda yürürken adımları diğerlerinden daha küçük olan bir adamla aynı yatakta duruyordu. Kendisi ona göre daha küçük yapıda, basenlerinin üzerinde hafif bir şişliği olan uykusu gelince bir gözü diğerinden daha küçük duran bir kadındı. Seviştikleri zamanlar haricinde pek anlaştıkları da söylenemez hani. Kadın adama dönüp;
      - Biraz uyumam gerekiyor.
      - Saat geç oldu sabah kalkamayabilirsin.
      - Eğer sabah kalkamazsam beni bir daha göremeyebilirsin.
      - Bence bu riski biraz daha göze alabiliriz.
      Adamla tanışalı bir seneye yakın olmuştu. Ayda üç dört kez görüşüyorlardı, bazen daha çok bazen de hiç. Sabah 6:30’da kadın evden çıktı. Hava yeni aydınlanmaya başlıyordu. Hoş bunu fark etmek o kadar kolay değildi. Yağan yağmura aldırmadan, yoldan sıçrayan sularla beraber kaldırımda yürüyordu.
      Üç dakikalık yürüme yolundan sonra biraz ıslanarak “çevre yolu - otogar” minibüsüne bindi. Gittiği bir yer yoktu çünkü beklediği biri vardı. Otobüs biraz sonra otogara yanaştı. İçeriden başı hafif kel, takım elbiseli, küçük valizi olan bir adam indi. Kadına doğru yürüdü. Kadın suratındaki pervasız sevince ait gülüşünü bozmadan adama uzun uzun baktı. Çünkü karıların kocalarına böyle bakmaları gerekiyordu….

0 yorum:

Yorum Gönder