6 Mart 2012

Küçük Bir Kız Çocuğu Sevindirdim Vücudumda Elma Şekerleri İle

     Temmuzun ortaları gibiydi mevsim, aylardan da 16:00 falan. Uzun bir yoldan gelmişti. O zamanlar güneyde bir şehirdeyim. Hani şu yazları sıcak ve nemli, kışları ise yağmurlu olan şehirlerden. Sonbahardaki fırtınalar da cabası. Demiştim ya uzak bir yoldan gelmişti. Ülkenin kuzeyindeki soğuk ve kara bulutların hakim olduğu bir şehirden. İsim vermesi gereksiz şehirler olur ya onlardan işte.
     Nasıl özlem kokuyorduk o gün. Saat 13:25 civarı otobüs yanaştı. Önce taksiyle yola koyulup merkezde bir şeyler yedik. Üzerine gün ortası birası ikişer tane. Hava sıcaksa eğer 2 bira seni bütün gün sarhoş etmek için yeterli oluyor. Asfalt yangın yeri resmen, buharlaşıyor bütün yollar, kuru toprak kokusu var sigara dumanına karışan.
     Saat 16:00’a doğru eve varıyoruz. Ayakkabıları çıkarttığımız gibi sarılıyoruz birbirimize. Uzunca bir süre kokularımız çekiyoruz içimize. Saçlarımızdan boyunlarımıza, omuzlarımızdan göğüslerimize, belimizden kasıklarımıza. Hava kırk dereceden daha sıcak ve eminim o anda biz yetmiş dereceyi çoktan aşmıştık. Gömleğimin düğmelerini söktü, Ben üzerindeki penyeyi çoktan çıkarmıştım bile. Elleri bacaklarımın arasında geziyordu. Ben ise göğüslerinin büyümesi için en çok istediği şeyi yapıyordum. Avuçlarımın içinde bir dünya bahşediyordum o anda. Tenlerimizin yakıcılığı ile uzandık yatak üzerindeki pikeye. Dokunduğumuz her yer yanıyordu. Sıcak şehirlerde sevişmek bu kadar da iğrenç işte. Daha her şeyin başında iken terden çoktan sırılsıklam olmuştuk bile. Sıcaktan ve terden dolayı zorunlu bir orgazm ihtimalimiz vardı ve bu ihtimal çok yakındı… Üzerimde geziniyordu. Alabildiği bütün hazzı biriktiriyordu içinde. Sabrının zorladığı kadar. Negatif kutuplarıdaki iki bulutun sürtüşerek yağmur yağdırma ihtimali anında kulaklarıma “Artık içime gir” dedi. Durdum hiç bir şey diyemedim. O an utancından sırtını döndü. Onu tekrar hayata döndürene kadar 1 şişe bira içme süresi kadar boşlukta kaldım.
    Usulca sarıldım arkasından. Koltuk altından soktuğum kollarımla göğüslerini sıkıştırarak sarıldım ve “Hadi duşa girelim” dedim. Dans eder gibi sallanarak banyoya kadar gittik. Küçük bir küvet ve iki üç şampuan şişesi vardı. Ufak da bir paravanı. Arkasını çevirerek kollarını yukarı kaldırdım ve yüzüstü şekilde duvara yapıştırdım. O anki bütün hazzımızı kaçıracak soğuklukta suyla beraber bacakları arasında gidip gelmeye başladım. Hemen hemen kırk beş dakika hiç durmadan seviştik. Bazen kollarım arasında, bazen küvete dolan sular içinde, bazen hapsolduğumuz dört duvara yapışmış şekilde. Ve her şey bittiğinde tek görmek istediği şey nasıl boşaldığımdı. 
     İlk sevişmesiydi. Ve ben başka bir zamana sakladım onu. Sadece seviştik. Güneş Toroslardan batıp sahildeki gel-gitler artıncaya dek, Yorgun düşen bacaklarımız boşlukta titremeye başlayıncaya dek, tırnak uçlarımız ağrıyana, dudaklarımız morarıncaya dek. Temmuz ortalarıydı mevsim Ben koca bir adamken küçük bir kız çocuğu sevindirdim vücudumda elma şekerleri ile…

0 yorum:

Yorum Gönder